AK Parti Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Darbecilerin sivil siyaseti aşağılamak için kullandığı argümanların birebiri CHP Genel Lideri tarafından bir defa daha 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında aldığı yenilgiyi legalleştirmek, aldığı hezimete mazeret üretmek için kullanılmaya çalışılıyor” dedi.
AK Parti Sözcüsü Çelik, Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen AK Parti Merkez Yürütme Konseyi (MYK) toplantısının akabinde yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın toplantının açılışında iç ve dış siyasi olaylarla ilgili geniş bir kıymetlendirme yaptığını, bu çerçevede 7 Ekim’de gerçekleştirilecek büyük kongre ve mahallî seçim hazırlıklarına ait talimatları olduğunu belirtti. Kongreye bütün ünitelerle birlikte hazır olduklarını belirten Çelik, bununla ilgili verilecek iletilerin değerli olduğunu aktardı.
15 Temmuz darbe teşebbüsüne verilen yanıtın geçmişteki tüm darbelere ve darbe kültürüne verildiğine vurgu yapan Çelik, “CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbesini kınarken 20 Temmuz darbesi diye bir kavramdan bahsediyor. Ayrıyeten ‘sivil darbeciler’ diyerek seçim sonuçlarına dönük olarak seçim sonuçlarını kabul etmeme biçimindeki tutumunu sürdürmeye çalışıyor. 20 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti hükümeti kendisine kanunların verdiği yetkileri ve Avrupa İnsan Hakları Mukavelesi’nin verdiği yetkileri kullanarak o gün darbe teşebbüsünün sonuçlarını durdurmaya karşı çok değerli önlemler aldık. O günden beri kanun içerisinde, hukuk içerisinde alınan önlemlere Kemal Kılıçdaroğlu ve grubu bir sivil darbe diyerek aslında darbecilerin kullandığı bir literatürü kullanarak, daima olarak aslında 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsüne bir mazeret üretmeye çalıştıklarının farkında değiller. ya da farkındalar lakin maalesef bu berbat, kirli yolu takip etmeye devam ediyorlar” değerlendirmesini yaptı.
“Darbecilerin kullandığı argümanlar bir siyasi parti genel liderince kullanılıyor”
“Darbecilerin sivil siyaseti aşağılamak için kullandığı argümanların birebiri CHP Genel Lideri tarafından bir sefer daha 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında aldığı yenilgiyi yasallaştırmak, aldığı mağlubiyete mazeret üretmek için kullanılmaya çalışılıyor” diyerek CHP Genel Lideri Kılıçdaroğlu’na reaksiyon gösteren Çelik, şöyle konuştu:
“Seçilen hükümetin meşruiyeti yokmuş’ diyerek aslında bir kez daha lafın nereye gittiğini bilmeden, kendi demokrat olmadığını ispat eden Cumhuriyet aksisi bir açıklama yaptı. Sonuç olarak seçim sonuçları millet iradesiyle tecelli etti. Bunu tanımayan tek şahıslar CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve onun etrafındaki bu literatürü kullanan birkaç kişi. Bunun gayrimeşru olduğunu söylememize karşın görüntüler çekip ‘biz bu halde konuşmaya devam edeceğiz’ diyenler var. Bu biçimde natürel ki konuşmaya devam edeceksiniz, biliyoruz. Diğer türlü bir demokratik yaklaşım, bir demokrat duruş da var, onu sizden beklemiyoruz. Lakin birinci kere bu derece darbecilerin kullandığı argümanların bir siyasi partinin yönetici heyeti ve genel lideri tarafından açıkça ve alenen kullanıldığı görülüyor. Hiçbir mahcubiyet duymadan, sıkılmadan bunun kullanıldığı görülüyor. Bunun da kaydını bir sefer daha düşmüş olalım. Milletimize bu durumu bir kez daha arz ediyoruz.”
“BM aracılığıyla müzakere, Türkiye’nin temel konumunu oluşturmaya devam ediyor”
Tahıl krizine ait de konuşan Çelik, Rusya-Ukrayna savaşında barış konusunda ısrarcı olanın bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye olduğunu, Erdoğan’ın tahıl koridoru mutabakatının yenilenmesi konusunda teşebbüslerini sürdürdüğünü tabir ederek, “Burada önerilen Türkiye, Rusya, Katar formundaki iş birliği de değerli. Ancak öncelikle bu halde bir şeyin tamamlayıcı olarak gündeme gelmesi gerektiğini kıymetlendiriyoruz. BM’nin teşebbüsüyle oluşan tahıl teşebbüsü mutabakatının tekrar canlandırılması gerekiyor. O canlandırıldıktan sonra bunların hayata geçmesi daha kolay olacaktır. BM aracılığıyla müzakere, Türkiye’nin temel durumunu oluşturmaya devam ediyor. Müzakereler natürel ki BM aracılığıyla yapılmalı. Karadeniz teşebbüsüne dayanağımız sürüyor. Bunların canlanmasıyla birlikte bu üç inisiyatifin tamamlayıcı bir rol oynaması çok daha değerli olacaktır” dedi.
Afrika Birliği’nin G20’ye üyelik talebinin kabul edilmesinin kıymetine işaret eden Çelik, Türkiye’nin öncülük ettiği pek çok hususun tepe bildirgesinde yer aldığını hatırlatarak, İstanbul Mutabakatı’nın sonuç bildirgesine girmesinin değerli olduğunu söyledi.
“Demokratik bütün ülkeleri önlem almaya çağırıyoruz”
Kutsal kitaplara dönük taarruzların dünyada faşist bir dalga halini aldığını vurgulayan Çelik, “Maalesef demokratik ülkelerin bağışıklık sistemi, bu faşist dalga karşısında yetersiz kalmaktadır. Buna karşı önlem geliştirememektedirler. Fikir hürriyeti ismi altında din ve ayaklar altına alındığı, nefret cürümlerinin giderek yaygınlaştığı bir tablo ortaya çıkıyor. Buna karşı biz duruşumuzu net bir halde ortaya koyuyoruz ve demokratik bütün ülkeleri buna karşı önlem almaya çağırıyoruz” diye konuştu.
“Vize serbestisi konusunda değişik modeller üzerinde çalışılıyor”
Çelik, seçimlerden sonra ortaya çıkan tabloyla AB ile Türkiye ortasındaki bağların sıkılaşmaya başladığı, telaffuzların daha olumlu bir ortama döndüğü gelişmelerle karşı karşıya olunduğunu aktararak, “Bu çerçevede vize serbestisi ile gümrük birliğinin güncellenmesi sıkıntısı öne çıkmaktadır. Vize serbestisi konusunda değişik modeller üzerinde çalışılıyor. Artık gelinen noktada siyasi saiklerin geri plana bırakılarak çok daha yüksek bir ivmenin kaydedilebileceği bir ortam içerisindeyiz. Dünya bu kadar istikrarsızlaşırken, dünya üzerinde bu kadar çalkantılı ve kaotik gelişmeler olurken Türkiye, Avrupa Birliği ilgilerinin daha istikrarlı bir yapıya kavuşması ve ilerleyen somut sonuçlar alan, yol kat eden bir yapıya kavuşması değerli olacaktır” açıklamasını yaptı.
Kahramanmaraş merkezli zelzelelerin etkilediği bölgelerdeki çalışmaların gündemlerinde olduğunu hatırlatan Çelik, depremzedelerin asla unutulmadığını ve zelzele bölgesindeki hayatın olağan dönünceye kadar çalışmaların sıkı bir biçimde süreceğini lisana getirdi.
Çelik’ten ‘sözde’ Dağlık Karabağ seçimlerine tepki
Dağlık Karabağ’da yapılan ‘sözde’ seçimleri de kıymetlendiren Çelik, “Dağlık Karabağ’da Ermeniler tarafından yapılan kelamda seçimin hiçbir meşruiyeti yoktur. Azerbaycan’ın reddettiği formda Türkiye Cumhuriyeti de aynı şekilde reddetmiştir. Korsan seçim diyebileceğimiz bu sözde seçimin yapılmış olması bütün yürüyen istikrar süreçlerine darbe vuran bir şey. Şunu unutmamak gerekir ki sonuçta bütün bir bölge barışı düşünülerek bu yapılıyor. Paşinyan, Cumhurbaşkanımızın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili törene de gelmişti. Bu bütün bölgenin refahı için düşünülen bir barış projesi. Şimdi bu korsan seçim ve sınıra silah yığarak bu gerginliği yükseltmek başkalarının işine belki yarayabilir ama Ermenistan’ın işine yaramayacağı açıktır. Ermenistan’ın bu tür girişimlerden, o bölgede gerilimi artıracak yaklaşımlardan uzak durması gerekir. Burada Türkiye kuşkusuz Karabağ Savaşı’nda olduğu gibi kardeş Azerbaycan’ı tümüyle desteklemektedir” dedi.
“CHP kurumsal açıdan terör karşısındaki bağışıklığını kaybetmiştir”
Çelik, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun bir televizyon kanalında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelttiği iddialara ilişkin, “Teröre destek veren açıklamasını CHP’nin seçim döneminde terör örgütlerinin desteğini alan bir kampanya yürütmesinin bir neticesi olduğunu düşünüyorum. Burada gördüğümüz şey şudur ve bu çok üzücüdür; CHP’nin terör karşısındaki kurumsal bağışıklık sistemi çökmüştür, kurumsal açıdan bağışıklığını kaybetmiştir. Özellikle son zamanlarda dünyanın en etkili mücadelesini veriyoruz ve bunun çeşitli yerlerden bir şekilde zedelenmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu zedeleme faaliyetlerinin içerisinde Meclis’teki bir milletvekilinin olmaması gerekir, CHP milletvekilinin hiç olmaması gerekir. Ama maalesef bu duruma düşmüşlerdir ve bu sistematik bir tavır olarak geliyor. Vatandaşlarımızın CHP’deki bu kurumsal bağışıklık sisteminin çökmesi konusunu iyi değerlendirdiklerini düşünüyorum. Biz bir kere daha bu açıklamaları kınıyoruz. CHP’nin de doğru bir karar alarak bu açıklamalar karşısında parti tüzükleri ya da başka birtakım mekanizmalarla en sert tedbirleri ortaya koymaları lazım” dedi. – ANKARA
